20 Şubat 2010 Cumartesi

çiçekleri yemeyin

Bizi mutlu eden insanlar hiç beklemediğimiz insanlar,insanın tuğlalarını gevşeten bu beklenmeyen karşımıza çıkınca bağrımıza basmalı.
Evinizin tüm aynaları kırmakla başlayın işe.
Bahar gelince gülme zorunluluğu geliyor bu kötü ama akşam uyuma zamanı erken geliyor bu güzel.
Hayata daha çok çapkın bakış atın.
benden iyi bir sevgili olmaz,iyi bir tenkin edici olmaz,iyi bir çalışan da. o yüzden 5 yıl sonraki samet,i am sorry i failed.
Sadece huzur içinde varolabilmek ne kadar güç değil mi sebastian?
İlle de gerekli mi başkaları?

17 Şubat 2010 Çarşamba

büyük muzdaripler

Efendim bu fasılda yanlış anlaşılmalara mahal vermeden sonu jpg. ile bitmeyen bir refika hatun ile, muhterem osmanbey beyefendisinin beraber potasyum sülfatlanmalarına müşerref olucaz,ben oldum. Müşşeref edersiniz bloğumun 111. izleyici. Okurken yatarken üstünüze örttüğünüz pak,ütülü,beyaz pikenizin sabah kalktığınızda buruş buruş olduğunu sakın ama sakın unutmayın.
Sözleri salinger, güftesi cohene ait tipik bir sepet filmi için yine taksim sokaklarını arşınlıoyorum. Karnım bir bahar gibi o kadar çok acıkmıştı ki, insanları ellerinde frigolar yerken görüyorum. Günün anlam ve önemine yönelik kalp şekli verilmiş yüzlerce balon muntazam biçimde üzerime üzerime geliyor, sigaramla her birine değişik figürlerde şakalar yapmaktayım. Tek kelimeyle sap,iki kelimeyle iskele direğiyim. Hava adeta o ana özel küresel ısınmış, beni ter içinde bırakmıştı. Buram buram trajik kokuyorum. Kapasında rakı ve klima yazan biyer aradığım halde nedense huzursuz bacak sendromunu henüz atlatamamış ayaklar beni bir fal kafeye sokuyor. Bir erkeğin hayatında teselliyi martavalda bulduğu anlar da vardır sevgili 111. okuyucu. Ama o anlardan birinde değilim o sırada, olsam belki güzel bi hikaye çıkabilirdi,neyse. Bu Refika hanımla osmanbeyliye orda kulak misafiri oldum. Elinde cortazar kitabıyla nasıl da hayattan kopmamaya oynuyorlardı. Sanki geçmişinde hiç de unutmaya çalıştıkları bir anı yokmuşcasına aynı bıldırcın yumurtası gibiler. Yanında olmasını istediğiniz kişi gibiler,her derde deva.
Durdum, baktım, aramızdaki mesafeyi ölçemeye çalıştım, bunu ne kadar zamanda yapabilirim onu ölçmeye çalıştım. O da duruyor, ama o bakmaz, ona göre mesafeyi sen yaratıyosun, o susar, hep de susacak.

15 Şubat 2010 Pazartesi

medeni halsizlik

Hiçbirşey göründüğü gibi değildir. İnançlar. Yanılgılar. Hatalar. Geri dönmeler. Tekrar düşünenler. Gitmeyenler. Karşınızda ağlıyanlar.Beyninizin zonklatanlar. Gizemli yabancılar. Rüyanıza renk katanlar. Rüyanıza ket vuranlar .Korkutucu seanslar. Tarihi geçmiş aşklar. Birilerini andıranlar. Birilerini kandıranlar. Arayıp duranlar. Çalmayan telefonlar. Verilmesi gereken kararlar. Tekrarlanan hatalar. Başınıza saplanan ağrılar. Zamansız fırtınalar. Cevap bekleyen sorular. İşaretleri görmediğinize emin misiniz?

5 Şubat 2010 Cuma

too many dicks on the dancefloor

Uzun süredir bu kadar garip uyanmamıştım,biraz kırgınlık var üzerimde. Ayağa kalkmaya yeltendiğimde kırgınlığın sebebini anlıyorum, bacağım kırık. Kırık bacakla çalan saate uzanmak çok zordur,saat 2yi biraz geçiyor. Saatin 2ye kurulmuş olması önce bi garip gelse de dışarısının karanlık olması daha saçma olduğu için kalkmaya ikinci kez yeltendim, allahtan sigarayı sevmem. Koşarak banyoya attım kendimi. Kapıyı açtığım anda üstsüz ama altlı burnu kırık bir kızla burun buruna geldik. 10 saniye kadar burnuna kiltlenmemden olsa gerek, hemen üstüne tişortunu giydi. Tişortun üstünde Micheal Jackson resmi vardır. Başın sağolsun dedim, oh my gosh oh my gosh diyerek koşaradım alt kata indi, sanırım türktü. Alelacele kahvaltı yapıp bisiklete atladım,çok kolay bişe siz de yapabilirsiniz. Niyetim istiridye parka gitmek. Yolda ilkokul hocama rastladım, sanki 15 yıldır değil de 15 dakikadır görüşmüyomuşuz gibi nereye diye sordu, s. lerde ders çalışıcaz hocam diye cevap vermemle günün ikinci oh my gosh oh my gosh unu duymam bir oldu. Durmak yoktu yola devam ettim. Tek dal malbuşumu da bitirmeden kendimi parkta buldum, hemen park edip attım kendimi içeri. Gösteri çoktan başlamıştı, kapılar kapandığı için içeri alınmayanlar arasında burnu kırık kız da vardı. Gözlerim Micheal Jacksona kiltlenmiş, var mısın bi scrable atalım diye hemen musallat oldum kıza, başka birşeye odaklanmam lazımdı, sonunda pes edip scrable için erken ama beni eve bırakabilirsin dedi. O kadar sevindim ki hemen soyadını öğrenip facebooktan listeme ekledim, bu hareket sanırım biraz - puan yaratmıştı. Nasıl bırakıcaksın beni evime dedi, yürüyerek dedim, biraz uzak ama yürürüz hava güzel. Yola devam etmek üzereydik ki ellerini omzumda hissettim, arkamı döndüğümde elleri olmadığını anladım, bacaklarıymış. Eve vardığımızda ilkokul hocamın da bizimle geldiğini farkettim. 2 bayanla 2 katlı bir evdeydim, anlaşılan bana bu evde yer yoktu, zaten 2 dakkaya kalmadan sevişmeye başladılar, çıkıp eve doğru yürümeye başladım. Eve vardığımda içerisi scrable harfi doluydu, 1 kelime cümle kurdum, 2 hiç puan alamadım, peki sence 1 mi 2 mi?