1 Nisan 2010 Perşembe

evrimin itici gücü

Bazı günler diğerlerinden nasıl iyiyse bazı fransız kadınların daha çirkin olma ihtimalleri tabi ki var. Bu aralar rüyalarım nedense bu şekilde tek cümleden oluşmakta. Bir kere sıkılan diş macunumu tüpe tekrar geri sokamıycak olmamın yaşattığı hüzünle bir güne de daha merhaba. Tabi biraz daha geriye dönersek 'uyanabilir miyim anne' ile girdiğimiz ve herkesi öperek kapattığımız günler de yok değil hani. Elimizde 3 farkı gün ve bunları kesiştiren tek bir şey var ; bellek. Sitemimiz işte bu belleğe. Biri gelip bir yazı bırakıyor, hemen sonra diğeri gelip siliyor. O arada hızlıca okumaya çalışırken hop diğer bir dalga. Elde kalan sadece 3 5 kelime tabi. Demek ki herşeyi olduğu gibi yaşamak yeterli değilmiş, düşündükçe varlık anlamını kaybediyormuş. Nasıl düşünürsek düşünelim a dostlar düzgün olduğumuzu söyliyemeyiz galiba. Ama biraz zorlayıp dış kabuğumuzun içte, içimizi dışta düşününce durum daha da vahim. Bir de bunun edisondan önceki hali var. Işık henüz icadedilmemişkenki hal. Dışaardaki karanlık ile içteki karanlık birbirine girmiş halden bahsediyorum. Diş macununu tüpe geri sokamıycaımız gibi, bir kere başladık mı geri dönüşü olmayan duygular da var. Aman dikkat sayın abim.

fisheye

Anadan üryan gelip cıbıl gideriz ya hani diğer tarafa, o tıkadığımız delikler anca yüzde onuna tekabül ediyor hayatının. 1'i de bir 1000'i de bir insanın. Ne imdb'nin 8.4'lük bir filmi,ne şiirin güzel başlığı,ne kitabının piç karakteri. Katiyen değiştiremezler o duygularını,o saflığını,o salak karakterini.
Sen onsuz yaşamayı düşünemezsin belki, veda edemezsin ona bir türlü. Karşıdan karşıya geçerken bile en uzun yolları seçersin gayriihtiyari,ama sadece onun için. O sırada o zencefilli dondurma ile mevsimi gelmemiş erik arasında ikilemdedir en fazla. O mükemmel an için beklediğin süre gereğinden çok çok az fazlası olsa bile, o an s.ksen bir daha gelmez sana. Birşeyleri ya tutkuyla yapalım ya da yapmıyalım be. Hayat palaroid tadında hep de güzel değil be asuman.