31 Ekim 2008 Cuma

nar mevsimi

Birinin içli içli ağladığını duyuyorum,bu benim.Dudaklarım yanaklarımdan dökülen yaşlar yüzünden tuzlu. Saat 6,ondan ayrılalı tam 4 saat olmuş, saat 6, buna rağmen etrafımda bütün gözlerin beni dikizlediğini, güldüğünü sanıyorum,umursamıyorum.Dışarıda pis,akrep kadar siyah bir kasvet beni pençesine alıyor, yutkunuyorum nefes almaya çalışıyorum.Havaya ihtiyacım var.Camı aralıyorum, nar kokusu burnumu uyuşturuyor.Uyumak istiyorum,saatlerce,günlerce,taa ki gözümü açıp rüyadan uyananana dek.Biri omzumu dürtüyor.Ufak bir çocuk, naif, utangaç, kırmızı yanaklı.Gözüme bakamıyor.

Çocuk sabah erken saatte nar ağacına çıkar, akşama kadar inmezmiş, bir hayalden diğerine geçer,bunla da yetinmeyip geceyi nar ağacında geçirir rüyalara o ağacın dalında dalarmış.Mahalleli buna dayanamamış,bir sabah kesmişler ağacı.Çocuk ertesi gün nar ağacından kalan boşluğa gitmiş,
kendisinin bir nar ağacı olduğunu hayal etmiş, her sene kocaman, kırmızı kırmızı narlar vermiş,
her sene tuzlu gözyaşları arasında bu kocaman,kırmızı narları yemiş mahalleli.

Hiç yorum yok: